Paylaşma Tutkusu

Insan “paylaşmak” için yazar.

Çocukluğumdan beri paylaşmaya odaklanmış olarak büyütüldüm. Bence herkes ruhunda bir eylem amacı ile geliyor bu dünyaya… Benim ruhumun hamurundaki anahtar eylemde “Paylaşmak” idi. Sanki ruhum üflenirken bana: Art niyetsiz, hesap kitap yapmadan “paylaş” denilmiş. Aslında eczacı unvanını alana kadar da hep yazdım, endüstride stratejik planlama, pazarlama alanlarında çalışırken de hep yazdım. Sanıyorum 12 yaşından beri yazıyorum. Önce şiir yazmaya başladım.

Lisedeki edebiyat öğretmenim “sen sadece oku, sakın kompozisyon, makale filan yazma” diye söylemesinden sonra da inadına öyküler de yazmaya başladım. Herkesin kaçırdığı bir durum var bu hayatta. İnsan “paylaşmak” için yazar. Aklıma geleni yazıyorum ben. Yolculuklarda ve müzik çalan her ortamda kısa kısa notlar alıyorum.

Çocukken güzel piyano çalıyordum. Notalara bürünmüş bedenim. Bir şarkı ile bambaşka bir yere kayar aklım, akar ruhum mesela. Bu yüzden bazen öyle dörtlükler yazıyorum ki aslında şarkı olarak çıkıyor bedenimden. Aslında Türk halkına mal olmuş bestelenmiş çok şarkı sözüm var. Ben hep geri planda kalmayı ve Amerika da yaşarken Türkiye ye yolladığım sözler bestelendikten sonra insanların duygularının bu sözlerle coşmasını, kendi ismimin kullanılmasına izin vermeden seyrettim.

İnanır mısınız öyle şarkılar da imzam var ki duysanız şaşırırsınız. Seviyorum, insanlara isimsiz dokunmaya bayılıyorum.  Arada bu şarkıları facebook da paylaşıyorum, yine tabii isim belirtmeden. Lakin bazen benim stilimi bilenler de soruyorlar bana “bu şarkıyı siz mi yazdınız?” diye… Aslında konuşur gibi yazıyorum belli bir amacım yok.

Ve herkese tavsiye ediyorum. Yazın, aklınıza gelenleri not alın. Bu sizin en büyük hazinenizdir. Aslında kitap yazmak, basmak gibi bir niyetim yoktu. Ancak yazıyordum. İnanın bilgisayarlarımda toplasanız 2 binden fazla şiir, 500 den fazla yazı var. Zaten 2003- 2008 yılları arasında hiç durmadan ABD’deki tek ve ilk internet gazetesi olan Alaturka online’da ve yine eğitim sitesi Mezun.com da köşe yazarlığı yapıyordum. Yaptığım tek şey, ruhumu akıtmak idi. Aklımdakileri beklentisiz, fazla düşünmeden, sözle düşünür gibi katıksız, süzgeçten geçirmeden yazıyordum. Hâlâ da öyle aslında. İnanın sırf bu yüzden kasmadan, germeden, düşünmeden 5 dakika içinde yazdığım bir İngilizce şiir bana “Uluslararası şair ödülü” getirdi. Kitaplarımın hepsi ruhsal yolculuklarımı anlatıyor aslına bakarsanız.

Benim hayatımdan kesitler ve deneyimlerden yola çıkarak okuyucuya vermek istediğim paylaşımlar var içinde. Okuyucu ile dertleşmek, değişik kitlelere ulaşmak ve yorumlarını almak istiyorum. Herkesin birbirinden öğreneceği bir şeyler var. Ümidim o ki; birileri benim duygularımı okuduğunda kendilerini bulacak ve belki de ulaşıp başka bir bakış açısı sunacaklar bana. Ara sıra hiç tanımadığım insanlardan “bana çok faydalı oldu”, “tam ihtiyacım olduğu dönemde bu kitap elime geçti”, “sanki ben de sizinle bu yollardan geçmişim”, “ben de yazacağım”, “çok sürükleyici” şeklinde yorumlar almaya başladım. Bu da beni motive ediyor tabii ama en önemlisi ısrarcı bir şekilde bu hızlı tüketim çağında insanlara diyorum ki “Bir dakika bir durun bir ruhsunuz bunu es geçmeyin, sarılın ruhunuza ne olur onunla yaşayın” diyorum. Ve bu konuda oldukça ısrarcıyım! Mesela diyorum ki seyahat edin, bir de nerede olursa olsun insanları tanımak için adım atın ve onların hikâyelerini dinleyin.

Netice de bir bedeniz bu yaşamda ancak baksa ruhlarla seyir ediyoruz. Bu insanların etrafımızda olması tesadüf değil. Onlarda aynı yerden geliyor ve aynı yere yürüyor dolayısı ile hepimiz biriz. Sadece değişik platformlarda yaşıyoruz o kadar. İnanın ben bir işe kalkıştığımda ister sosyal sorumluluk projesi olsun, ister bir ticari iş olsun, değişik platformlardaki hiç bir ayırım yapmadan tanıdığım, tanıştığım insanlar el ele veriyorlar. En son Çorum Atatürk İlkokulu’ndan bir sınıf annesinin Twitter da çağrısını duydum. Kitap çağrısında bulunuyordu. Sesi duydum, kendisine ulaştım, durumu gördüm ihtiyaçları kitaptan fazlası idi ve kolları sıvayıp aşk ile bu ilkokuluna sıfırdan kütüphane yaptırdım.

Hiç tanımadığım insanlar kitap yolladılar, herkes bütçesine göre yardım etti. Şimdi o kütüphane; o gönlü geniş insanlar sayesinde ekstra bilgisayarlarla donatıldı. O yüzden okuyuculara mesajım, güvenlik görevlilerinden, otobüste yanlarında tesadüfen oturan insanlarla bile sohbet etsinler. Herkesin birbirine vereceği bir öğreti var bu hayatta. Sesleri duyun, verin, paylaşın ve ne olursa olsun yeni insanlarla tanışın ve hayatta beraber akın. İki şiir kitabı çıkardım. Beşinci ve altıncı kitaplarım çıkmak üzere demek ki hobiler eserlere dönebiliyor.

Unutmayın en büyük miras insanların akıl ve ruhlarında “iz bırakmak”tır bu da ancak paylaşmak ve onlara dokunmakla olur. Beni sorarsanız artık hayatın doyum noktasında aradığım tek duygu “Sevilmek”, gerçekten koşulsuz sevildiğim bir insanla tüm hayatımı “paylaşmak”.

Bu arada hem eczanemde insanlara sağlık danışmanlığına devam edecek hem de tabii yine diğer hobim olan öğretime Biruni Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde ders vererek devam edeceğim.

 

Ecz. Leyla Mine Tanda

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.